Kendini doğurmak...
Bütün bu değişik iklimlerde, değişik coğrafyalarda yaşayan, kayalık tepelere,
kızgın çöllere, buzlu steplere, büyük şehirlere, sıkıntılı kasabalara, tozlu
köylere yayılmış, binlerce değişik dil konuşan, değişik tanrılara tapan, her
birinin peygamberi ayrı, ibadeti başka türlü, bahçelerinde yetişen meyveleri
bile farklı bunca insanın arasına dalıp, kötülüğümün şahlandığı bir gün onların
her birini tek bir cümleyle dehşetin cehennemine fırlatıp, ruhlarını korkuyla
dağlayabilirim.
Şu bir tek cümle yeter buna:
- Gizlediğin her şeyi biliyorum.
Bu cümleyi duyduğunda, bir dağ kartalının pençelerine yakalanmış zavallı bir
saka kuşu gibi titremeyecek kimse yoktur şu koskoca yeryüzünün üstünde.
Gizlediğin herşeyi bildiğine inandığın biriyle karşılaştığında, ondan
kurtulabilmek için onun yok olmasını, ölmesini bile isteyebilirsin.
Cinayet bile geçebilir bir an aklından.
Ve, korkunç gerçek şudur.
- Gizlediğin herşeyi bilen biri var.
O, sensin.
Seni ölesiye korkutan, geceleri rüyalarında, kabuslarında ortaya çıkan, bütün
sırlarını bilen ve ölmesini dilediğin biri var ruhunun derinliklerindeki o
karanlıkların içinde.
Varlığının özü ve en büyük düşmanın, orada duruyor.
"Ben dürüstüm" dediğinde söylediğin yalanları hatırlayarak sana alaycı bir
gülümsemeyle bakan o içindeki karanlık.
"Ben güçlüyüm" dediğinde yalnızlık karşısında nasıl solup, canlanmak için
insanların peşinde koştuğunu hatırlayarak seni küçümseyen o.
Bir "soylu" olduğuna inanmak istediğinde, sırf seni yeterince istemedikleri için
ruhunda yaralar açan ve seni acıyla anacağın zavallı davranışlara itenleri
hatırlayarak seni aşağılayan da o.
Gizlediğin herşeyi bilen biri o.
Ve, sen onu kimseye gösteremeyeceğini, sakat çocuğunu saklayan bir anne gibi onu
yabancı gözlerden saklayacağını, ondan kurtulmaya çalışacağını ve ondan
kurtulamayacağını biliyorsun.
Kimseye o gizlediklerini söyleyemeyeceksin.
Hiçbir zaman yeterince içten olamayacaksın.
Hep diğer insanlarla aranda bir sır olacak.
Ondan kurtulmak, onu unutmak isteyeceksin.
Yaşanmaya çalışılan aşklar, kendini sevişmenin ihtirasına terk etmek için
duyulan arzular, çıkılan yolculuklar, binlerce yıldır yazılan sayfalar dolusu
yazılar, güneşle sararmış meyvelerden yapılmış içkiler, bunları hepsi, o
karanlığın aşağılayıcı fısıltılarını duymamak için.
İçimizde taşıdığımız o korkunç düşman, sakladığımız herşeyi içine attığımız o
gölgeli uçurum, o aşağılayıcı karanlık, işte o bizim ve belki de bütün
insanlığın ana rahmi, kendimizi defalarca o karanlıktan doğuruyor, o sırlarla
dolu uçurumdan her seferinde bir başka insan olarak tırmanıyor ve her seferinde
birisine bize elini uzatıp, kendimizden bir başkası olarak doğmamıza yardım
etmesi için yalvarıyoruz.
Aşk nedir, diye soruyorsunuz, aşk budur bence, bir insana, kendimizi kendi
karanlığımızdan bir başkası olarak doğurmamıza yardım etmesi için yalvarmaktır.
Edebiyat budur, kendimizi kendi karanlığımızdan bir daha doğurmak için binlerce
sayfa yazmak ve her sayfada bir doğum anının muhteşem acısını ve zevkini
hissetmektir.
Sanat budur.
Bilim budur.
İyi olan ne varsa, o ölümcül karanlıktan doğar.
Kendimizi yeniden yeniden doğururuz.
Yeni birinin içimizden, içimizi parçalayarak çıkışını hissederiz.
Yaşamak, bir başka biri olmaya çalışmaktır.
Söyleyemediğimiz sırlarımızı unutmaya çabalamak ve kendimizi defalarca
doğurmaktır.
Kendinden korkmaktır yaşamak.
Kendi karanlığından saklanmak için bir başka karanlık aramaktır.
Kendini sürekli yeniden doğurmak ve her doğuruşta gizlenmesi gereken yeni
sırlarla karanlığımızı biraz daha büyütmektir.
Şu korkunç cümleden kaçmak için çırpınmaktır.
- Gizlediğin her şeyi biliyorum.
Yeryüzündeki bütün insanları bu tek cümleyle korkutabilirim.
İnsanoğlu ne sağarsa bu korkudan ve karanlıktan sağar.
Ve, herkesin söylenmeyecek sırları vardır.
Ve, kimse yeterince içten olamaz.
Kimsenin kimseyi tam olarak tanıyamaması, içinde korkunç yalanların, utandırıcı
hayallerin, aşağılanmışla lekelenmiş yaşanmışlıkların, kırılmış gururların,
sevgiyle büyümüş nefretlerin saklı olduğu karanlığı herkesin herkesten
saklamasındandır.
Kendimizden bile saklamaya uğraşırız o karanlığı.
O yüzden kendimizi bile tam olarak tanıyamayız.
Ve, o karanlık iyilikler kadar kötülükler de yaratır.
Bir memesiyle iyiliği bir memesiyle kötülüğü emziren canavardır o.
Her sır yeni bir sırrı doğurur, her yalan yeni bir yalanı, her aldatış yeni bir
aldatışı, her nefret yeni bir nefreti, en yakınımız vurmak için içimizde bilenen
her bıçak yeni bir bıçağı, her yara yeni bir yarayı...
Bütün bunlardan kurtulmak için kendimizi yeniden yeniden kendi karanlığımızdan
doğururuz.
Aşk oradan doğar.
Sanat oradan doğar.
Ve, doğduğumuz yerden yaralarız kendimizi.
Doğduğumuz yerden öldürürüz.
Bütün insanları korkutan cümle şudur.
- Gizlediğin herşeyi biliyorum.
Ve, gerçek şudur...
Gizlediğin herşeyi bilen biri var.
Ve sen onu öldürmeye uğraştıkça o seni doğuracaktır.
Tek bir cümleyle hep ölüp hep doğacaksın.
Çünkü gizlediğin herşeyi bilen biri var.
Ve, o sensin...
Ahmet ALTAN
![]()
Copyright © 2003 by Fatih All rights reserved